tehlikeli oyunlar

neresini sevmeliydim bu hayatın? boktan gidişatını mı? ya da kendinden soğutuşunu? belki de yoruşunu? ne kadar hızlı yürüsem, açtığım o hareketli son ses müzik morfin gibi damar yolu yerine kulaktan girsede beynime, olmuyor. kafamda ki hiçbir ses güzel notalara bürünüp bokunu çıkarana kadar dinleyebileceğim bir şarkı haline gelmiyor. koşarcasına yürümekten tüm vücudum ruhumun hayata isyanı gibi "yorgunum, dur artık" diye inlesede beynim asla düşünmekten yorulmuyor. ne içersem içeyim uyuşmuyor. hiçbir içki iç sesimi bastıramıyor. beynimde yorgun düşsün istiyorum. düşünemeyecek kadar yorgun düşsün. hiçbir şey bilmeyip, her şeyi unutsun. içim sızlıyor. kalbimden ayaklarıma doğru kan akıyor. geçtiğim yolları boyuyor ve her acı kan izlerimden buluyor beni.
tanrım! kalbim acıyor!
ne yapmalıyım daha fazla düşünmemek için? en iyisi okumalıyım. tehlikeli oyunlar oynamalıyım. kafamın içinde emekli albay hüsamettin tambay konuşmalı. hikmet gibi tertemiz delirmeliyim. anlamsızlıklar içinde derin anlamlara bürüdüğüm felsefeler yapmalıyım. kafam cam kırıklarıyla dolu olmalı.bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acımalı. ve bunu kimse anlamamalı.
belki bir sigara yakmalıyım. gecenin sessizliğinde sadece sigaramın yanarken çıkardığı sese odaklanmalıyım. hayır hayır. sigarayı bırakmalıyım. ama nasıl?
düşlerden sokak kurmalıyım. iğrenç sesimle her şarkıyı avazım çıktığı kadar bağıra bağıra söylemeliyim. ne kadar bağırsamda sesimi bir tek ben duymalıyım.
beynimin içine tek kişilik kocaman bir dünya kurmalıyım uçsuz bucaksız. ama şu gerçek uçsuz bucaksız dünyada küçücük bedenim yere göğe sığamazken beynimin içinde ki dünyada nasıl yer bulacaktım?
tanrım! tutunamıyorum!
neyi tutsam kıyısından köşesinden elimde kalıyor. belki bir oğuz atay değilim ama bende tutunamıyorum. kime tutunmalıyım? neye tutunmalıyım? sanırım en iyisi belirsizlikler içinde kaybolmalıyım.
kayboldum.
uzay boşluğunda savruluyorum sanki. sanki bütün belirsizlikler uzaya hapsedilmiş gibi. ne işim var burada? düşün. düşün. düşün.
kafam gövdeme ağır geliyor. düşünceler beynimi ağırlaştırıyor. ruhum hala kuş tüyü gibi. 21 gram olduğu iddia edilen ruhumu taşıyamıyorken, bu kadar ağırlığı nasıl taşıyabiliyorum hala?
tanrım! kafamı bir tren rayında güneşlenirken bedenimden ayır!
bu kadar sakinliği kaldıramıyorum. bir kerede ben delirmek istiyorum. tutup vursam adamın birini, deli desinler, yargılamasınlar istiyorum. bu dünyaya deli olarak gelmiş olmayı diliyorum. sonradan olan şeyler bana göre değil. yalan yanlış şeyler anlatmak, sorgulanmamak istiyorum. ağzımdan çıkan her kelime tekrar tekrar araştırılsın. deliyim ulan ben! bana güvenmeyin! diye bağırmak istiyorum ama uzayda sesin yayılmadığını, beni kendimden başka kimsenin duyamayacağını unutuyorum.
tanrım! yanına al beni! deli olarak dönmek istiyorum!
yoruluyorum. düşmekten, düşünmekten, okumaktan, yazmaktan yoruluyorum. ciğerlerim bile intikam alırcasına içime çektiğim sigaramın dumanını dışarı verirken yoruyor. ama en çok yaşamaktan yoruluyorum. yaşamak zor zanaat.
tanrım! elimde sazımla sana gelmek istiyorum! neşet baba rakı masasında sazıyla konuşsun, ben ise seninle kadehimi tokuşturup tüm dünyaya avazım çıktığı kadar bağırayım istiyorum!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bitti

erkekler ağlamaz