rüya

çok boktan bir rüya görüyorum. kalktığımda hatırlamayacağıma rüyamda bile eminim. çok uzun zamandır görmediğim bir dostu görmüş gibi mutlu, yüzünü dahi hatırlamak istemediğim ama en ince ayrıntısına kadar ezbere bildiğim bir düşmanı görmüş kadar huzursuzum gördüğüm şeylerden. gözlerimi açtığımda odam yarı aydınlık yarı karanlık. göz kapaklarım yeniden kapanmak istiyor. fazlasıyla ağırlar. direnerek ve sürünerek atıyorum kendimi yataktan. rüyamı hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor. neden bazı gördüğümüz rüyaları gerçekmiş gibi net hatırlarken, bazıları sadece hayalden ibaretmiş gibi geliyor biz adem oğluna? çok susamışım. tabiri caizse dilim damağıma yapışmış. mutfak çok uzak gelse de sürünerek gidiyorum. dolapta ki şişeyi çıkarıyorum. su koymayı unuttuğum için dibinde çok az var. bardak kirletmektense şişeyi dikliyorum kafama. evde tek yaşamanın en güzel yanıdır bu. her şey sana ait. karışacak kimsen yok. orayı dağıtma, şunu şöyle yapma, bunu buraya koyma diye sitem edebilecek veya sitem edebileceğin birisi yok. sigara içip içmemek konusunda kararsız kalıyorum. göz kapaklarım üstünde tonlarca yük varmışcasına ağır. üstelik itfaiyenin bile söndüremeyeceği derecede yanıyorlar. o yangınla balkona çıkıp bir sigara yakıyorum. telefonum çalıyor. bu saatte hangi densiz ulan bu? söylene söylene gidiyorum. herkesin vardır sürüyle arkadaşı. yolda gördüğünde selamlaştığı, gidip evlerinde kaldığı, buluşup görüştüğü.. bu kadar arkadaşın içinde dost en fazla bir ya da iki tanedir. zaten tek bir dost, tüm kuru arkadaş kalabalığından çok daha fazlasıdır. arayan da benim en ve tek sevdiğim dostumdu. altıncı hissi mi çok kuvvetli yoksa evime kamera mı koydu bilmiyorum ama ne zaman kötü hissetsem merak ettim deyip arar beni. daha fazla çalmadan açıyorum telefonu.
+bu saatte beni özlediğin için aramış olamazsın değil mi?
-seni özledim ama bunun için aramadım.
+seni dinliyorum.
-seni görmeye ihtiyacım var. bu sefer ben iyi değilim. sana gelebilir miyim?
+bunu sorman bile hata.
sesini duyunca birden rüya geliyor aklıma. evet evet onu görmüştüm rüyamda. hatırlıyorum ufak tefek. üstünde en sevdiği mavi bluzu vardı. bir yerdeydik, sahi neredeydik? zil çalıyor. gidip kapıyı açıyorum. biz pek sarılmayız birbirimize. öyle sevgi gösterileri göstermeyiz. çünkü biliriz birbirimizi ne kadar sevdiğimizi. öyle vıcık vıcık şeylerden nefret ederiz. boynuma atladı. hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. bende sarıldım. daha önce kimseye sarılmadığım gibi sarıldım. tamam dedim. geçti hepsi. yanındayım. kahve yaptım ikimize. üstüne kalın bir şeyler verdim. hava fazlasıyla soğuk. oturduk balkona. yorgunum dedi. bende dedim. hiçbir şey anlatmak istemiyorum dedi. anlatmak istediğinde dinleyeceğimi biliyorsun dedim. iki sigarayı birden ağzına koyup yaktı. birini bana uzattı. ben öğretmiştim ona. kolay bir şey olmasına rağmen çok sigara ziyan etti öğrenmeye çalışırken. güneş doğana kadar sustuk. kalktık uyuduk sonra. uyku yorgunluğumuzu geçirmesede, bir süre yorgun olduğumuzu unutturacaktı sanki.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bitti

erkekler ağlamaz

tehlikeli oyunlar