ucuz şarap şişesi

bütün bu satırları mum ışığında yazıyorum. hayır elektrikler gitmedi. devrenin anahtarına dokunduğum an bütün ev parıl parıl parıldayacak. bir süre gözlerim bu parlak ışığa alışamayacak. kalemi elime almışken çakmak kullanmadan yanan mumun alevinde yakacağım sigaramı. sonrasında önce masaya, sonra asla dokunmadığım öylece süs niyetine duran ağzına kadar buz ve su dolu kadehime vuracağım rakı dolu kadehimi. kim için içiyorsan rakıyı o duysun diye vurursun ya masaya, ben birinden çok birileri duysun istiyorum kadehin masaya her vuruşunda çıkardığı o tok sesi. acılarımı tüm dünya duysun istiyorum. birileri farkıma varsın, bu defter her seferinde anason kokmasın. mumum titrek ışığını seyrediyorum. sönmeye yaklaştığı zamanlarda hemen yenisini yakıyorum çünkü daha fazla karanlıkta kalmaya gücüm yok. titrekte olsa bir ışığa ihtiyacım var.
dünya dönmeye devam ederken asla geri dönmeyen zamandan daha fiyakalı dönüyor başım. kelimelerim birbirine karışıyor, hareketlerim yavaşlıyor, midem bulanıyor. tüm dünyanın üzerine kusup, yatağıma yatıp huzurlu bir uyku çekmek istiyorum. yine bunları yapmaktansa deli olanı yapmak üzere kendimi sokakta buluyorum. üzerine kusamasamda ona ait bir sokağına kusacağım bu dünyanın, biliyorum. evimden henüz 500 metre bile uzaklaşamamışken bir köşebaşına kusuyorum. az ileride başka bir sarhoş. bir yandan kusup bir yandan şarap şişesini dikliyor kafasına. cesaretlenip tekel bayi aramaya başlıyorum. iki sokak ileride olması gerektiğini hatırlıyorum. cila niyetine 2-3 bira kapıyorum. her sarhoş kendi köşesine çekiliyor sonra. ben ise gecenin karanlığında kendimi kendime karıştırıyorum. lügatım sıfırlanmış sanki. kelimeler karışamıyor artık birbirine. zaten kimse kimseye karışmamalı. en çok bana karışmamalı. hoş, karışacak kimsemin olmaması fazla trajikomik bir ayrıntı. saatten habersizim. gökyüzünün rengine bakılırsa gün doğumu yakın. bankların hepsi geceden kalma sızmış nazik sarhoşlarla dolu. rüyalarında kimleri görüyorlarsa hepsinin karşısında özlemden ceketlerinin düğmelerini ilikliyorlar. dünya benim olsaydı, yani tanrı olsaydım bir anne şefkatiyle hepsinin üzerini örterdim. birde bu aciz kuluma birkaç bira yağdırırdım gökten. tanrı olsaydım böyle bir dünya yaratmazdım. belki de artık bunları sorgulamamalıyım. hala bir işim yokken ev kiramı nasıl ödeyeceğimi düşünebilirdim mesela. zaten böyle giderse banklardan birini evim ilan edecek, tanrının üzerimi örtmesini bekleyecektim. tercihimin topraktan yana olduğunu ikimizde iyi biliyorduk. üstelik bunu elimde ucuz bir şarap şişesiyle dileyecektim. güneş göz kırpıyor bulutların ardından. gözlerim bu kadar aydınlığa dayanabilecek mi bilmiyorum. gün ayılsada ben ayılmadım. en iyisi buralarda sızmadan eve gitmekti. mumlarımı söndürüp toplamaktan nefret ettiğim yatağımda cenin pozisyonunda gün gibi ayılana kadar uyumalıydım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bitti

erkekler ağlamaz

tehlikeli oyunlar