imkansız
keşke beynim "yaz!" emri vermese, bu kelimeler sadece mutsuzken iletilmese parmaklarımdan kaleme, mürekkepleri bitse dünya da var olan bütün kalemlerin, tükense bütün kağıtlar ve ben bir yolunu bulup yine yazsam canımı yaka yaka, bedenimin her bir noktasını kanata kanata yazsam, kafamın içine yazsam, düşüncelerimin acıdığını hissetsem, yaranın iltihabını akıtır gibi ruhumun bütün iltihabını en zor şekilde akıtsam, suya yazsam, sadece yazsam.
ölümün kardeşi olan uykumda rüyalarıma yazsam, uyansam sonra, her uyanışım bir rüyanın ölümü olsa, her kurduğum cümle canımın yangınını harlamasa da söndürse biraz, kül olsam, anka kuşu gibi küllerimden yeniden doğsam, efsane olsam, sonsuz gibi gözüken tek bir günün içinde hapsolsam, her sabah annem beni yeniden doğursa, her gece katilim beni yeniden öldürse mesela.
bütün bunların hepsi olsa. imkansızlıklar imkanlarla dolsa.
nefes alıp vermesem biraz. tutsam nefesimi, oksijen denen bu zehri içime çekmeyi unutsam, gelse güneş doğsa, uçmak değil de düşmek dahil olsa sevdaya, ömrüm kara kışlardan dönse baharlara, çiçekler açsa kırlarında, kuşlar uçsa göğün masmavi yüzünde, ara sıra yazın habercisi yağmurlar yağsa renksiz dünyama, göğün kuşakları renklendirse, gündüz terletse, gece üşütse hava.
gülmek yasaklansa gönlümün bahçesinde. herkes ağlasa. yüklemler başa, özneler sona gitse, tepetaklak olsa her şey. kurallı bütün cümleleri birer şişeye koyup atsak denizlere, hepsi yerini devrik cümlelere bıraksa. anlamını yitirse bütün kelimeler. anlamsızlaşsa bütün anlamlar. ağlayanlara değil de gülenlere sorsalar asıl "neyin var?, seni böyle güldüren şey ne?" diye.
biri gelse "sana bunları yazdıran ne?" dese,
çünkü dipteyim desem.
çünkü düştüğüm uçurumun dibini tırnaklarımla kazıyorum daha da dibi görebilmek için.
çünkü yetmiyor yerin altı.
beni paklayacak şey teneşir değil, cehennemin altı!
diyebilsem keşke.
sonra bütün acılarımı bir gülüşe sığdırsam, görünmez bir tebessüm bıraksam buraya ve son noktayı koysam.
ölümün kardeşi olan uykumda rüyalarıma yazsam, uyansam sonra, her uyanışım bir rüyanın ölümü olsa, her kurduğum cümle canımın yangınını harlamasa da söndürse biraz, kül olsam, anka kuşu gibi küllerimden yeniden doğsam, efsane olsam, sonsuz gibi gözüken tek bir günün içinde hapsolsam, her sabah annem beni yeniden doğursa, her gece katilim beni yeniden öldürse mesela.
bütün bunların hepsi olsa. imkansızlıklar imkanlarla dolsa.
nefes alıp vermesem biraz. tutsam nefesimi, oksijen denen bu zehri içime çekmeyi unutsam, gelse güneş doğsa, uçmak değil de düşmek dahil olsa sevdaya, ömrüm kara kışlardan dönse baharlara, çiçekler açsa kırlarında, kuşlar uçsa göğün masmavi yüzünde, ara sıra yazın habercisi yağmurlar yağsa renksiz dünyama, göğün kuşakları renklendirse, gündüz terletse, gece üşütse hava.
gülmek yasaklansa gönlümün bahçesinde. herkes ağlasa. yüklemler başa, özneler sona gitse, tepetaklak olsa her şey. kurallı bütün cümleleri birer şişeye koyup atsak denizlere, hepsi yerini devrik cümlelere bıraksa. anlamını yitirse bütün kelimeler. anlamsızlaşsa bütün anlamlar. ağlayanlara değil de gülenlere sorsalar asıl "neyin var?, seni böyle güldüren şey ne?" diye.
biri gelse "sana bunları yazdıran ne?" dese,
çünkü dipteyim desem.
çünkü düştüğüm uçurumun dibini tırnaklarımla kazıyorum daha da dibi görebilmek için.
çünkü yetmiyor yerin altı.
beni paklayacak şey teneşir değil, cehennemin altı!
diyebilsem keşke.
sonra bütün acılarımı bir gülüşe sığdırsam, görünmez bir tebessüm bıraksam buraya ve son noktayı koysam.
Yorumlar
Yorum Gönder